OZANLARIN DİLİNDEN: SÜRGÜN VE ÖLÜM...
(AVŞAR VE BEĞDİLLİ OĞUZ TÜRKMEN BOYLARININ SÜRGÜN EDİLİŞİ)

Karacakurt Türkmenlerinin bağlı olduğu Beğdilli Boyu Türkmenleri ile Avşar Boyu Türkmenleri Oğuzların Bozok kolunun Yıldızhan soyundan geldikleri için akraba topluluklardır. Bu topluluklar Danişmendli Türkmenlerinin temel nüvesini oluşturduğu gibi bu Danişmendli Türkmen ulusuna aynı zamanda Bozok/Bozulus Türkmenleri'de denmiştir. Osmanlı döneminde Danişmendli Türkmenlerinin devamı olan Dulkadiroğulları beyliğinin Osmanlı aristokrasisinde ve askeri tımar yapılanmasında etkisinin artması Osmanlı aristokrasisine çöreklenen Devşirme ve Dönmelerin gözlerini korkutmuştur. Ayrıca Şah İsmail, Yavuz Selim mücadelesinde bir çok Türkmen boyunun Şah İsmail tarafında yer alması Yavuz Selim'i Kürt ve Arap aşiretlere ittifaka itmiş Osmanlının kurucu unsuru Türkmenler sorun olarak görülerek Türkmen etkinliğini kırmak için Anadolu daki güçlü konumdaki Türkmenler üzerinde baskılar artmış konar göçer Türkmen boyları zorunlu iskana ve sürgüne tabi tutulmuştur.

 Rakka Eyaleti, Beydili ve Avşar boyunun sürgün yeridir. Rakka bölgesi, 1516 yılında Osmanlı ülkesine katılmıştır. Diyarbakır ile Halep eyaletleri arasında kalan bölge, merkezi Urfa olmak üzere altı sancaktan oluşmaktaydı. Osmanlı yönetimi bu bölge için özel iskan politikası uygulayarak Beydili ve Boz-ulus Türkmenlerini Fırat ırmağı boyunca yerleştirme girişimleri olmuştur. Bu iskan politikaları yüzünden göçebe Türkmenlerin düzenleri bozulmuştur.. Arap aşiretlerinden Tay ve Urban ile Türkmenler arasındaki çatışmalar da devam edegelmiştir. Bu çatışmalarda Arap aşiretler korunup kollanırken Türkmen aşiretler suçlu atfedilmiştir.Ozan Dedemoğlu bunu şu dizelerle anlatmıştır.

Ömrümde sevmezdim Arab'ı Kürd'ü
Getirdi çadırı da karşıma kurdu
Bin beşyüz atlıya da dalkılıç girdi
Çağrışın durnalar Seyit gelmedi

Feriz Bey de Acem'e geçti durnalar
Havayidir deli  Gönül havayı
Türkmen kızı da katarlamış mayayı
Alıcı kuşlar da yüksek yapar yuvayı
Çağrışın durnalar Seyit gelmedi
Feriz Bey de Acem'e geçti durnalar

Yedi atlıynan gitti hakk'a emanet
Yetmiş bin evliya eylesin
Himmet İstemez eziyet küçük Muhammed
Çağrışın durnalar Seyit gelmedi
Feriz Bey de Acem'e geçti durnalar
(Ozan Dedemoğlu)

Danişmendli Türkmenlerinin Anadoluda aşırı derecede güçlenmesi ve Osmanlı bürokrasisinde söz sahibi olma çabası Osmanlı Dönme ve Devşirme paşalarının gözlerini korkutmuştur. Osmanlı Devleti, Dulkadir Beyliğinin reisi Ali Beyi 1522 yılında ortadan kaldırdıktan sonra başsız kalan Türkmenler (Oğuz), bir süre Orta Anadolu'da obalar halinde yaşadılar. 1696'da ikinci kez Rakka'ya sürgün edilen Türkmenler, şimdiki Suriye çöllerinin sıcağına ve Arap Bedevi yağmacılarının saldırılarına  dayanamayıp Anadolu'ya geri döndüler. Rakka beylerbeyi Ahmed Paşa Türkmenlerle baş edemeyince görevinden alındı ve Bozok-Çorum Sancak beyliğine atandı. Rakka valiliğine "Başkomutan"payesi verilen Anadolu müfettişi Devşirme Gürcü Yusuf Paşa tayin edildi. Yusuf Paşa büyük bir askerî birlikle yerlerini terk eden Türkmenleri Rakka'ya geri göndermek için harekete geçti. Yusuf Paşa Kadıoğlu namıyla bilinen Kürtlerden Bektaş Beyin oğlunu Türkmenlere gönderip "Rakka'ya iskân giderlerse ne âla, gitmezlerse padişahtan gelen ferman gereği hepsinin kılıçtan geçirileceğini"bildirdi...Anadolu’dan Rakka çöllerine sürgün edilen Türkmen aşiretleriyle ilgili pek çok belge bulunmaktadır. Söz konusu sürgünler Türkmen halk ozanlarının şiirlerine de yansımıştır.
Muslu Beyden Firuz Beye bir selâm
Yahşiyle yamanı seçelim demiş
Düşmanı tutalım verelim ele
Gelin biz bu candan geçelim demiş
Bu kanı çöllere saçalım demiş...

Rakka'ya iskân edilmeyi reddeden Beğdililer, düzenli Osmanlı ordusunun üzerlerine geldiğini görünce isyan ettiler. Devşirme Gürcü Yusuf Paşanın kuvvetleriyle savaştılar. Beğdililere destek veren Mamalı aşireti reisi Deveci Ali ile Paylı namıyla bilinen Rişvanlı Halil Beyin arasına nifak sokan Yusuf Paşa, Paylı Halil Beye Mamalı aşiret reisi Deveci Ali'yi tuzağa düşürtüp öldürttü. İç çekişmelerle zayıf düşen Beğdili aşireti Yusuf Paşaya yenildi. Bu dönemde Beğdili içindeki obaların başında şu beyler bulunuyordu: Şahin Bey, Kurd Karaca Bey, Kenan Bey, Halil Bey, Bekir Bey ve Mehmet Ali Bey.
İsyanın elebaşıları olduğu bildirilen otuz Türkmen Beyi idam edildi. Türkmen beyleri kılıçtan geçirilmiştir. Bu sırada kocası öldürülen Beydili aşiret reisinin hanımı üçüz oğlan doğurmuştur. Çocuklarının öldürüleceğinden endişe eden kadın, sürgüne gitmeden önce çocukları dağdaki bir mağaraya götürür, bırakır. Bir kaç yıl sonra Beydili aşireti sürgünden eski yurtlarına döner. Hizmetçisi kadınla birlikte çocukları bıraktığı mağaraya giden anne gördüğü manzara karşısında gözlerine inanamaz. Üç oğlu da ellerinin baş parmağını emerek sıhhatlice yaşamaktadırlar. Çocukların kimler tarafından korunup beslendiğini öğrenmek isteyen anne, bir kenara gizlenir beklemeye başlar. Gün batarken bir kurt ağzında yiyecekle gelir ve çocukları besler. Meğer bu dişi kurt çocukları südüyle ve avlandığı av etleri ile büyütmüştür. Üç oğlunu alıp çadırına dönen anne, karayağız oğluna Kurt Karaca, ince uzun sırım gibi oğluna Cerid, kafası iri boynu ince oğluna Boynuince, diye isim verir. Daha sonra Türkmen obaları içinde bu üç kardeşin obaları "Karaca Kurt""Cerid"ve "Boynuinceli"olarak anılır. İdam edilenler arasında Beğdili aşiret reisi Şahin Bey, Karacayurt aşiret reisi Kenan Bey ve oğlu Kurd Karaca Beyin olduğunu Aşık Süleyman şu mısralarda dile getirir:

Yusuf Paşa tuğlu fermanlı vezir
Saf tutmuş ordusu emrine hazır
Bağlandı derbentler bulundu kusur
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına

Hoyrat girdi aslanların yurduna
Duman almış şu görünen dağları
Zalim kırmış goncaları gülleri
İpe gitti obaların beyleri
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına

Hoyrat girdi aslanların yurduna
Hilebaz feleğin bize mi kastı
Aslana sığar mı tilkinin postu
Aşiret direği kötü gün dostu
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına

Hoyrat girdi aslanların yurduna
Rakka'da Colab'a döküldük yola
Kesilen kelleler gelmiyor dile
Suçumuz ne idi sürüldük çöle
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına

Hoyrat girdi aslanların yurduna
Süleyman'ım ne olacak halimiz
Urumeli bekler oldu yolumuz
Kırıldı belimiz Kenan Beyimiz
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna

Bazı Türkmen beylerini yanına çeken Gürcü Devşirme Yusuf Paşa, Beğdilileri önüne katarak mal, yiyecek ve davarlarıyia birlikte tekrar Rakka'ya sürgün eyledi. Aşağıdaki şiirde de görüleceği gibi, Türkmenler, o bölgede yaşayan Taylı ve Urban Araplarından çok çekmişlerdir. XVII. yüzyılda Türkmen aşiretleri arasında yaşayan Ozan Budala bu olaya şu destanı söylemiştir:

Seksen bin haneyle isyan edince
Anadolu benim derdi Beğdili
Kadıoğluyla Yusuf Paşa gelince
Paylı Mamalı'yı vurdu Beğdili
Kara bayrak salak kanlı salaca
Aşiretin ucu vardı Maraş'a
Yetişti imdada beğ Kurd Karaca
Zorunan yollara durdu Beğdili
Davullar döğündü çekildi sancak
Koç yiğit atma bağlandı ponçak
Deveci Ali öldü kırıldı kolçak
Eylenip Colap'ta kaldı Beğdili
Karacayurt Beğdilinin obası
Mürsel Beyim, Kenan Beyin dedesi
Topal Yusuf Paşa Haktan bulası
Suçumuz ne diye sordu Beğdili
Ali Beyim on batman gürz atardı
Kurd Karaca bir orduya yeterdi
Cerid Bekir al kanlara katardı
Nice alayları yardı Beğdili
Suluca Karahöyük belli yurtları
Aldı beni Beğdili'nin dertleri
Çöle düştü Beğdili'nin kurtları
Rakka çölünün kurdu Beğdili
Taylı uğrun uğrun çaldı kalemi
Urbanoğlu Yusuf Paşa gulamı
Beğdili'nin namı tuttu alemi
Göçünen Rakka'ya vardı Beğdili
Budala'm der ne olacak halimiz
Arayerde telef oldu elimiz
Bundan sonra Rakka'dır yolumuz
Rakka'ya sürgün oldu Beğdili

Karacayurt (Karacakurt) aşireti iskân edildiği yerlerden kaçarak eski yurtlarına gelmişler ve gönderilen yerlerde yerleşmek istememişlerdir. Bunun üzerine, Boy Beyleriyle oymak Kethüdalarına bir emir gönderilmiştir.Kırşehir Sancağındaki Köçekli ve Silsipür Ceridi ile diğer aşiretlerin içinde saklananların tespit edilip geldikleri yerlere geri gönderilmek için Şehsuvarzade Mustafa Bey görevlendirilmişti. Ozan Kul Sadun, Rakka'daki aşiretlerin durumunu, Anadolu'ya kaçıp gelenlerden şöyle sormaktadır:

Rakka çöllerinden gelen gaziler
Acep Karacayurt geri döndü mü
Yenile bir haber duydum oradan
Cerid Bekir öldü derler öldü mü
Cerid Bekir öldüyse kırıldı kilit
Çöktü üstümüze bir kara bulut
Köçekli Kerim'le Bayındır Halit
Kolu bağlı cellatlara durdu mu
Kul Sadun'um bize çok oldu cefa
Hükmümüz geçerdi şu kaftan kafa
Ulaşlı'nın oğlu Hacı Mustafa
Alayları bölük bölük böldü mü

Rakka'ya iskan edilen Beğdili'ye tabi bir çok obalar arasında, Karacayurt, Cerid, Köçekli ve Mamak'lar da vardı. Bunlar Güneyden Taylı ve Urban Arap aşiretlerinin baskınlarına maruz kalıyorlardı. Bunlara yardım maksadıyla yeni Türkmen cemaat ve oymakları bu bölgeye yerleştirilmiştir. Bu hususta 1691 yılında Adana ve Rakka Beylerbeyine, Azez Sancağı Mutasarrıfı Polad'a. Sis (Kozan) Sancak Beyi Halil Bey ve Yeni-il ile Haleb Türkmenleri Kadılarına birer ferman gönderilmiştir. Rakka'dan Anadolu'ya geri kaçan ve perakende olan Türkmen oymakları bu dönüş sırasında birbirlerinden ayrılarak bağımsız birer obaya dönüşmüşlerdir. Kırşehir'deki obalar içinde Kurd Karaca Beye bağlı Karacayurt, Mamak, Cerid, Boynuinceli, Kurutlu ve Köçekli obaları ilk akla gelenlerdir. Ozan Budala, Rakka'ya iskân edilen obaları ve başlarındaki beyleri şu mısralarla dile getirmektedir:

Akça kuğum göçtü mola çöllere
Kıranlar mı girdi bizim ellere
Bir fitneden düştük tozlu yollara
Ara yerde telef oldu mal kuğu
Şu Dinek Dağı'nın baharı yazı
Ötüşür çığrışır Seyfe'nin kazı
Ne yaman ağlattı Edna Bey bizi
Firuz Beyim nerde kaldı duy kuğu
Badilli de katil kuvvet bezince
Osmanlı da fermanını yazınca
Yusuf Paşa suçsuzları ezince
Bu dertlere dayanamam ben kuğu
Şahin Beyim kimler konsun yurduna
Hayıf oldu Kurd Karaca merdine
Hiç bakmasın şu Mamalı ardına
Meşveretle yad ellere kon kuğu
Seksen bin haneden vebal alındı
Sürüldü aşiret iskan olundu
Köçekli beyleri suçlu bilindi
Cerit eli perakende can kuğu
Kadıoğluyla Yusuf Paşa geldiler
Karı-kızı çoluk çocuk kırdılar
Badili'yi Irakka'ya sürdüler
Mesken tutup Irakka'da kal kuğu
Budala'm derdini kime söylüyor
Aşiretler hep yas tutup ağlıyor
Zalim düşman seviniyor gülüyor
Hiç bu derde dayanılmaz can kuğu

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Rakka bölgesindeki köyleri harap eden yağmacı Tay ve Urban Araplarına karşı Anadolu'daki Beğdili obalarını Belih ırmağının Harran altındaki Akça-Kale'den Rakka'ya kadar uzanan bölgeye yerleştiren Osmanlı, 1691'de Beğdili ile diğer bir çok oymakları da Urfa'nın doğusundaki Colab ırmağı kıyıları ile Harran, Boz-âbad ve Urfa'nın diğer bölgelerine yerleştirdi. Böylece kendisine boyun eğmeyen bu Türkmenlerden kurtulmuş oldu.Beğdili obalarından başka, Musaçalu, Cerid, Avşar, Köçekli ve Karacayurt Türkmen oymakları da bunlar arasındaydı. Devlet, sert ve ciddi tedbirler almasına rağmen, bütün bu oymaklar aynı yıl içerisinde Anadolu'ya geri kaçtılar. Çünkü bu bölgeler, Türk oymaklarının yerleşebileceği Anadolu'daki serin yaylaların coğrafi yapısında bir yer değildi. Toprağı verimsiz kuru ve susuz olduğu gibi, kavurucu çöl sıcaklarının hüküm sürdüğü bir yerdi. Rakka bölgesi Arap kabileleriyle Türkmenler arasında geçen savaş türküleriyle dolu olduğu gibi, Türkmen oymaklarının adeta bir sürgün yeriydi. Sürgüne kızan bazı oymaklar çöl iklimine dayanamayıp İran (Acem) bölgesine geçmiş, fakat bir müddet sonra devamlı özlemini çektikleri Anadolu'ya ayrı ayrı koldan geri dönüp yerleşmişlerdir. Elimizdeki bir cönkte, Süleyman adlı ozan, İran'a giden oymakların başında Firuz ve Mehmet Beylerin olduğunu şu mısralarla anlatmaktadır:

Padişahtan ferman geldi nidelim
Göç çekelim Irakka'ya gidelim
Yaylam seni kime emanet edelim
Firuz Beğ Acem'e gitti durnalar
Seherde avazın bağrımı deler
Durnamın kanadı kırılmış kanar
Kaldırmış başını gurbete konar
Firuz Beğ Acem'e gitti durnalar
Başımıza geldi böyle felaket
Çekilen acıyı neylesin devlet
Yurdumu beklesin oğlum Muhammed
Firuz Beğ Acem'e göçtü durnalar
Yozulmuş aşiret çekilir gider
Zalha kadın giymiş gam ile keder
Kurd Karaca öldü kırıldı kemer
Firuz Beğ Aceme göçtü durnalar
Çağrışı çağrışı yayladan inin
Aynoloza bir semah dönün
Beğden izin geldi koruya konun
Firuz Beğ Acem'e gitti durnalar
Benden selam söylen Keskin eline
Güzel Kırşehir'e Malya Çölüne
Kırlangıç eteği Seyfe Gölüne
Firuz Beğ Acem'e göçtü durnalar
Bizi böyle eden muraz almasın
Çıkarsın alları kara bağlasın
Süleyman derdini kime söylesin
Firuz Beğ Acem'e göçtü durnalar

Bu sürgünde en büyük ızdırabı Beğdili ve ona bağlı oymaklar çekmiştir. Bu olaya dair acı hatıralar, Kırşehir başta olmak üzere Keskin yöresinde halâ yaşatılmaktadır. Aşağıdaki türkü de bunun acı bir kanıtıdır.
Toplandık aşiret geldik Colab'a
Başımızda esen boran değil mi
Şahin Bey, Karaca konduk yan yana
Hacı Ali'nin yurdu Seyhan değil mi
Urumdan öteye yığnak düzüldü
Aşiretler isim isim yazıldı
Koca Berk Ağanın bendi bozuldu
Cerit önü tozlu duman değil mi
Kurd Karaca Ulaşlı'nın beyine
O da kondu Şahin Beyin sağına
Firkat girdi Ağca-Kale dağına
Yuzuf Paşa cana kıyan değil mi
Misis'den göçünce Irakka yolu
Anavarza üstü Bayındır eli
Perişan düştü de koca Beğdili
İstanbul belimiz kıran değil mi
Süleyman'ım haymaların kurulsun
Çekilsin sancaklar aşret derilsin
Gündeşlioğlu destan olsun çığrılsın
Aslanların yurdu ören değil mi...

Beğdili boyu; günümüzde; Gaziantep, Adana, Karaman, Aksaray, Kırşehir, Urfa, Diyarbakır, Sivas, Kırşehir, Konya, Beyşehir, K.Maraş, Niğde, Kayseri, Çankırı, Afyonkarahisar, Eskişehir, Ankara,Tokat, Amasya,Çorum başta olmak üzere bir çok ilimizde bulunmaktadır.

Osmanlı daha sonraki tarihlerde Rakka'daki Türkmenleri cezalandırmak için Abbas Paşa'yı görevlendirmiştir. Abbas Paşa'nın İskenderun'dan karaya çıkıp bölgeye gelişini Büyük Avşar Ozanı Dadaloğlu şu deyişi ile anlatır:

"İskeleden kalktı ol Abbas Paşa,
Kızılı, boranlı dağ var önünde,
Elbeyli beylerin at başı çekmez,
Çevrilip konacak yer var önünde.

İleride Osman Bey, zorbalar başı,
Aşireti var, çıplak eder savaşı,
Keser kelleler, basar üleşi,
Kartallar dönecek yer var önünde,

Küçük Ali Oğlu da, haykırır kakar,
Düşmanı görünce, belini büker,
Çimbulat kılıçla demir bent söker,
Omuzu kalkanlı er var önünde.

DADALOĞLU der; ordan geçerse,
Elbeyli Türk'ünden yolun açarsa,
Akan kanlı Murat köpük saçarsa,
Seyit Battal gibi er var önünde.’’

(Bu şiirdeki bir başka hususta Seyyid Battal Gazi'nin Bozok/Begdili+Avşar/Danişmendli Bozulus Türkmenlerinin büyük Atası olduğunun ifade edilmesidir.)

Aşağıdan iskan evi gelince
Sararıp da gül benzimiz solunca
Malım mülküm seyfi gözlüm kalınca
Kaypak Osmanlılar size aman mı?

Aşağıdan iskan evi geliyor
Bezirganlar koç yiğide gülüyor
Kitabın dediği günler oluyor
Yoksa devir döndü ahir zaman mı?

Aşağıda akça çağın ötünce
Katar başı mayaların sökünce
Şahtan ferman Türkmen ile göçünce
Daha da hey Osmanlı'ya aman mı?
....
Avşarlara oyun edip sürdüler
Döneklere rütbe geldi duydun mu
Türkmenleri top- tüfek kırdılar
Ermeni'den casus oldu duydun mu

Boş kaldı yaylalar sürüsüz dağlar
Yıkıldı obalar analar ağlar
Bozoklu denilen yerdeki beyler
Göçmenleri soyuyormuş duydun mu

Cerit avşar birleşip de göçelim
Seyfe gölün soğuk suyun içelim
Kalmış ise dost ve yaren seçelim
Her bir taraf düşman olmuş duydun mu

Aşa aşa Çiçekdağı yol ettim
Kırşehir'geçip vadiye girdim
Yeşiller içinde bir belde gördüm
Muhaciri seviyorlar duydun mu

Dadaloğlu der ki dağıldık bittik
Gurbet ellerinde perişan olduk
Atları- sürüyü söyleyin nittik
Bomboş geldik şu Kaman'a duydun mu
*
Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eder ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

Belimizde kılıncımız Kirman'i
Taşa geçer mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir

Dadaloğlum yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir

Dadaloğlu

Okuttuğun tutmaz oldu alimler
Kalmadı adalet arttı zulümler
Terlemeden mal kazanan zalimler
Can verirken soluması zor imiş

Kulak verdim dört köşeyi dinledim
Meğer gıybetimi eden çoğ imiş
Çok yaşayıp mihnet ile ölmeden
Az yaşayıp dem sürmesi yeğ imiş

Ulu Türk Ozan Dadaloğlu

Yine Beğdili Türkmen ozanlardan Dedemoğlu sürgün günlerini anlatır:

‘’Çıktık Horasan’dan sökün eyledik
Düşürdüler bizi tozlu yollara
Omuzlarda parlıyor uzun şelveler
Aşırdılar bizi karlı dağlara

Bölük bölük oldu yüklendi göçler
Atlaydı yaşlılar yayaydı gençler
Başımıza geldi olmadı işler
Düşürdüler bizi görülmedik ellere

Gehi konduk gehi göçtük yollardan
Bilip bilmediğim yaban ellerden
Kerbelâ çölünden ıssız dağlardan
Bizden sonra bir ad kalsın dillere

Oradan geçirdi sürdü Colab’a
Seksen dört bin hane gelmez hesaba
Deve koyun insan çoktur kalaba
Susuz hayvan inileşir çöllerde

DEDEMOĞLU der ki aşkın bağından
Aşırdılar bizi Yozgat dağından
Anadolu Sivas şehri sağından
Göçtüğümüz destan olsun dillere.’’

CERİT BOZLAĞI

Cerid Rakka'dan sökün edince
Açılsın Urum'a yolu Cerid'in
Silsüpüroğlu Fettah Beyim ölünce
Kırıldı kanadı kolu Cerid'in

Toplansın aşiret birlik olalım
Biz bir zaman Elbeyli'de kalalım
Konuşalım bir karara varalım
Bozulmadan gitsin eli Cerid'in

Yüz atlımız daim ileri gitsin
Sağına soluna çok dikkat etsin
Pılışka vermeden menzile yetsin
Ziyarette aşsın yolu Cerid'in

Çekin göçü de Uruma dönün
Birecik altından Fırata inin
Azgındır suları keleğe binin
Bozaklıda akar seli Cerid'in

Sineği çok Nizip ovasına varmayın
Pusu vardır Şar dağına girmeyin
Urbanoğlu kız istiyor vermeyin
Koklatman yadlara gülü Cerid'in

Koç dağına çıktığımız duyarlar
Her tarafa çaşıt pusu kurarlar
Mürseloğlu seni neye sayarlar
O zaten ezelden kulu Cerid'in

Berikanlı Terikanlı semtimize gelemez
Kılıç çalıp önümüzde duramaz
Yolumuza çıkıp bacın alamaz
Onlardan sorulmaz halı Cerid'in

Seyfe'nin karşısı koca cebeldir
Cebeli aşınca seyfü seferdir
Yüz atlımız bin atlıya bedeldir
Dönerse silaha eli Cerid'in

Pusuya düşmeyin düz edin yolu
Sıcağa vurmayın evlad ayalı
Varıp konacağın Kırşehir eli
Keskin'de yayılır malı Cerid'in

Fettah Beyin köşek gibi gözleri
Ali Beyin pek tatlıdır sözleri
Burnu hızmalı da Cerid kızları
Deli etti Kul Yusuf'u dili Cerid'in

KUL YUSUF

Devşirmelere karşı yazılmış:

Ikide bir üstümüze gelirsin 
Neniz aldık Sultan bizde neniz var? 
Dünya benim deyi dava kılarsın 
Neniz aldık Sultan bizde neniz var?

Giden ordunuzu durdurmadık ya 
Pusular kurup da kırdırmadık ya 
Beyiniz paşanız öldürmedik ya 
Neniz aldık sultan bizde neniz var? 

Beş bin atlı verdik çölleri aştın 
Mısır'da kâfirin tahtını yıktın 
Düşmana yanaştın bize hor baktın 
Neniz aldık sultan bizde neniz var? 

Size verdik koç yiğidin hasını 
Talan ettin yurdunu obasını 
Türkmenler eylesin onun yasını 
Neniz aldık sultan bizde neniz var? 

Çıktı yaylamızda bile yayladı 
Vardı padişaha bizi koğladı 
Yıktı aşireti viran eyledi 
Neniz aldık sultan bizde neniz var? 

Bizim tavlamızda atların bağlı 
Söz verdin durmadın çiğerim dağlı 
Sen Osmanoğlu’ysan ben Türkmenoğlu 
Neniz aldık sultan bizde neniz var? 

Senin bu işlerin acep değil mi ? 
Er üstüne gelmek hicab değil mi? 
Senin anan bizim Colap değil mi ? 
Neniz aldık sultan bizde neniz var? 

Kara Mıstıl eydür sürün devranı 
Bir gün geçer şu ömrüyün kervanı
Başı kızıl tuğlu şol Selim hani? 
Neniz aldık sultan bizde neniz var?

Kırşehirli Ozan Kara Mıstıl


Karacakurt Türkmen Ocağı Başkanı Fatih Mehmet Yiğit (2017)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DANİŞMENDLİ KARACAKURT TÜRKMENLERİ